Taş Masa 3 ( Son ) Şair : | 0 Yorum | 2191 Okunma | Yazan: makberi | 20 Ağustos 2009 02:01:31 Aylar sonra yeniden, tekrar yanına geldim, Bu gün yalnız değilim, yanımda birisi var. Buruk vefâ camının, buğularını sildim, Al beni eski günler, gibi yüreğine sar. Yanımdaki adına, destanlar yazdığım yâr…………………….MakberîTaş Masa 3 ( Son )
Aylar sonra yeniden, tekrar yanına geldim, Bu gün yalnız değilim, yanımda birisi var. Buruk vefâ camının, buğularını sildim, Al beni eski günler, gibi yüreğine sar. Yanımdaki adına, destanlar yazdığım yâr…………………….Makberî
Hatırladın mı beni, veda ettiğim an’ı, Üstünde semaverle, çay içmiştik ikimiz, Bu sürgün duygularım, inletti kehkeşân’ı, Vurgun ahşap masanla, yoktu bizim farkımız. Sustu mu taş plakta, çalan hüzzam şarkımız……………..…Mehlikâ
Ne ahşap masa kaldı, ne de çardak yanımda, Üç beş amele geldi, dört yanına çöktüler, O gün volkan kaynadı, paslı demir kanımda, Gözlerimin önünde, birer birer söktüler. Parça parça dağıtıp, bir çöplüğe döktüler…………….……Taş Masa
Anlamaz deme sakın, anladım seni inan, Yanına geldiğimde, gölgende hep o vardı, Onsuz Sina çölüsün, Yusuf il’inde Kenan, Ondan mı üzerini, zamansız yosun sardı. Çamlıca tepesinde, hüzünlerin kabardı………………………..Makberî
Kaç çaresiz aşığın sırlarını sakladın, Sustukça suskunluğun, hicrânına bandın mı? Kaç sabahsız gecede, sevdiğini yokladın, Belki gelir diyerek, yine onu andın mı? Yoksa bizlerden beter, için için yandın mı? ………………….Mehlikâ
Geçen günler üstümden, çok şeyleri götürdü, Sabır taşı gibiydim, çatladım ağır ağır, Hasret yüklü bedeni, zaman yere batırdı, Acılardan yıprandı, vuslat dağıtan bağır. Gören gözler görmedi, bilmedi kalbi sağır……………….…Taş Masa
Taş Masa yanımdaki, dil-hûn’u canânımdır, Üzerinde şiirler, yazdığım Mehlikâ’mdır, Bir özge canımdır ki, izzetim ve şanımdır, Uğruna mecnun gibi, gezdiğim Mehlikâ’mdır. Ölümsüz sevdagâhım, Firdevs’i şahikâmdır……………….….Makberî
O gün akşamüzeri, saat beş’e yakındı, Veda vakti gelmişti, son çayları içerken, Ne bilirdik başlayan, ayrılığa akındı, Göz göze bakıyorken, kendimizden geçerken. Felek yolu kapatmış, vuslata gün biçerken………………..…Mehlikâ
Yıprandıkça önüme, kum yığını attılar, Çürüdü can yoldaşım, yaşlı ceviz ağacı, Parça parça keserek, marangoza sattılar, Bu öyle bir acı ki, acı içinde acı. Yedi iklim dolaşsan, bulunmaz bir ilacı………………………Taş Masa
Taş Masa o günleri, bilsen nasıl özledim, Mazinin efsûnuna, dönmeyi diler misin? Üçümüzün derdini, Taç Mahâl’de gizledim, Üstündeki nemleri, bu günlük siler misin? Satırlara yaslanıp, bizimle güler misin? ……………………...Makberî
Kan içtim sofralardan, yokluğunda her öğün, Kaf dağının ardında, aka aka duruldum, Vuslatı bekliyorken, hicrâna yaptık düğün, Nefesimin hârından, mızrak gibi vuruldum. Bozuk saat gibiydim, bu zamana kuruldum……………………Mehlikâ
Hani o eski günler, hani o şenlik hâli, Yıprandıkça yanıma, gelenlerim çekildi, Her yan plastik dolu, ağır geldi vebali, Beni soran bile yok, içime dert ekildi. Taban yere batarken, gözüm göğe dikildi……………..……Taş Masa
Taş Masa anıları, bu gün sana getirdim Yoksa sen gözlerime, vurulu nişan mısın? Kaç sehersiz geceyi, zindanlara yatırdım Acıları saklayıp, gülen gül-feşân mısın? Geceler düş yetimi, çığlıkta taşan mısın? ………………..….Makberî
Ayrıldığımız o gün, titriyordu elimiz, Kanaryalar matemde, esen rüzgâr susmuştu, Nihavendi şarkılar, söylüyordu dilimiz, Batan güneş yüzüne, perdeleri asmıştı. Ay’ın yüzü karanlık, gözlerini kısmıştı…………………………..Mehlikâ
Binlerce hatıram var, tabure ve taşımda, Çöktüğümü görseydi, kahrolurdu o dil-dâr, Nefes kadar yakındı, hemen yanı başımda, Gittiği günden beri, yasaklı oldu Bahar. Söyle nasıl çıkmasın, çığlıklarımdan buhar…………..……Taş Masa
Taş Masa kaderimiz, Çamlıca’da bağlandı, Ölümsüz sevdamıza, cürmünce şahit misin? Ayrı geçen günlerden, ciğerimiz dağlandı Aşkda vefâ yok diyen, sır dolu Zâhid misin? Çeşm-i giryân olsan da, değişmez ahid misin? …………….Makberî
Yerle yeksân olmuştum, günlerce aç ve sefil, Bir sana diyemedim, kırıldı vuslat çarkı, Âsûmân sırdaşımdı, Çobanyıldızı kefil, Beynimi kemirirken, gelmezse diyen korku. Dağlara çarpıyordu, bağrımı yakan şarkı………………………Mehlikâ
Aman aman sakın ha, ayrılmayın yeniden, Ahd-e vefâ denince, sizlersiniz Râyet’im, Yoksa parçalarsınız, beni böyle aniden, Gönlünüzde yaşasın, zamana dirâyetim. Can canânı buldukça, azalır şikâyetim………………………Taş Masa
Taş Masa akıp giden, yılların sancısısın, İçinden ağıtlarla, beslenen gülzâr mısın? Gittiğimiz yolların, mâşûklu Hancısısın, Söylenmeyen sözlerin, kahrından bizâr mısın? Yoksa bizden de dertli, merhemsiz dil-zâr mısın?………….Makberî
Makberi’yle bahtımız, bu noktada yazılı, Bad-el harâb-el Basra, gibi idi sinemiz, Kuyu başı sevdada, adlarımız kazılı, Gittikçe kenetlenir, kan kussa da senemiz. Beraberce bağlanır, ancak bizim çenemiz………………….…Mehlikâ
Arada bir olsa da, yine gelin buraya, Belki yalnız böylece, hatıram süslenecek, Bu toprağı değişmem, sırça Köşk ve Saray’a, Sesim çıkmasa bile, renklerim seslenecek. Çatlayan damarlarım, sevgiyle beslenecek…………..……Taş Masa
Bu gün eski günleri, yâd edelim beraber, Bir Semaver çay gelsin, üç ince belli bardak, Varsın ağyâr duymasın, sızımızdan bir haber, Rindânece kuşatsın, hayâliyle o çardak. Maziden süzülerek, şuh hâliyle o çardak……………………...Makberî
Ukba’ya söz kesmiştik, şükür bu günümüze, Perçinlenmiş gibiyiz, bizler birbirimize, Aman firâk düşmesin, bir daha yönümüze, Sevda yüklü yağmurlar, karışsın terimize. Belki başkaları da, geçecek yerimize……………………………Mehlikâ
Bağrımı bıçak gibi, keserken durdu sızı, Gidince unutarak, beni üzer misiniz? Muhabbet sofrasının, ahd-e vefâdır tuzu Derdimi yorgan yapsam, o’nu bezer misiniz? Şiirlerin içinde benle, gezer misiniz? …………………………Taş Masa
Taş Masa bu sözlerin, değişmez fermanımdır, Unutmak mümkün değil, asla asla ve kat’a, Yalnızlığını bölmek, sineme dermanımdır, İstemem ki değmesin, Baharlarına şitâ. Ölümden beter gelir, yapacağım o hata………………………..Makberî
Üçümüz bir arada, nasıl nasılda şendik, Çamlıca şarkısında, dinlenirdi ruhumuz, İrem bağı gibiydik, hasretlerde gülşendik, Karıncayı ezmezdi, düşse bile ahımız. Tebessümle bakardı, gece doğan mâhımız……………………Mehlikâ
Varsın deli yağmurlar, aşındırsın yanımı, Kara yel ıslığıyla, mırıldanırken hüzzam, Bu baht-ı saadetle, acıtmaz ki canımı, İşte böyle olmalı, gerçek sevdada nizâm. Gözleriniz güldükçe, şâd olur sinemde gâm…………….…Taş Masa
Makberî’nin gönlünde, yeşilbaşlı sunasın, Ya sen beni değişmez, sırdaşın bilir misin? Gürül gürül çağlayan, Akan şanlı Tuna’sın, Gel dediğim o günde, yanıma gelir misin? Yaralarını sarsam, bizimle kalır mısın? …………………….….Makberî
Taş Masa yalnızlıktan, bağrın fazla yarılmış, Mehlikâ’nın bahtına, ebedi mihmân mısın? Hamurun bizim gibi, çilelerle karılmış Ümidini kaybetmiş, kuş uçmaz Fizan mısın? İnsanlardan vefâlı, hâl bilir izân mısın? …………………………Mehlikâ
Sizler et ve kemikten, bense kum su ve çakıl, Tek eksiğim belki de, bir çarıktır bir asa, Yosunlarım onlardır, ne bilsin mücrim akıl, Eğer Hak’tan geldiyse, düğündür bize tasa. Varsın deli desinler, ya da ruhsuz taş Masa………….……Taş Masa
Makberi – Ahmet Akkoyun….06/05/2009……17:50……İst
Tüm Şiirleri
* Şiirde gördüğünüz yazım hatalarını vs. düzeltmek için: Şiirin alt kısmında bulunan yorum yazma formundan Yorum yazınız...
(c) Bu Şiirin her türlü telif hakkı Şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
* Sitemizde bulunan şiirler,şairinden izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden hiçbir şekilde kullanılamaz.
Bu Şiiri Facebookta Paylaş:
Facebook'ta paylaş
| Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy |
Yazdır
Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış
Yorum Yazın Yorum Yazma Formunda İP Kaydı Uygulanmaktadır. Güvenliğiniz İçin E Posta Adresiniz Gizlenmiştir. ( Yorumlar Görüntülenirken Meiliniz gizli kalacaktır )
|
iSTATiSTiKLER
122 Şair ismi altında, toplam 3687şiir bulunmaktadır.
Bu şiirler toplam7550321 defa okunmuş ve 777 yorum yazılmıştır.
ZİYÂRETÇİ:
|