Ağustos Ağrısı
Bir ağustos akşamı daha bastı dünyayı,
Binbir renkle ışıyan tüm nesneler karardı.
Yetmez gibi kesif bir sis de söndürdü ayı
Göklerden arza kadar neler neler karardı.
Bu zulmet girdabında kararmayan tek ışık
Gözlerimin ucunda yanan hayalin oldu.
Biraz özlemle, aşkla; biraz gamla karışık
Seyre daldığım dağlar uzanan elin oldu.
Dalga dalga köpürdü saçların tüm kıyıda
Ve öteden de sesin bir ezgiye başladı.
Unutmuştum seni de, o eski şarkıyı da
İşitince bir lahza yüreğim yavaşladı.
Ve ağustos karası sardı arzı, semayı
Söndü bütün ateşler, pervaneler karardı.
Kalbim de kesti bir an seni anımsamayı
Göğsümde gezindiğin kâşaneler karardı.
Bıraktım bir boşluğa bir tüy gibi gövdemi
Çeksin beni rüzgârlar sonsuzluğa götürsün.
Dudağımdan silindi sevdanın da son demi
Ey gönül! Parçalandı, içimdeki son kürsün.
Uzaklarda bir yerde bekler beni saadet
Yeri, yurdu neresi bilmeden koşuyorum.
Vakit erişti sanki bir ses diyor: Veda et!
Hoşça kalın dostlarım, s/ona yaklaşıyorum.
Ki, ağustos zulmeti bozdu o hoş rüyayı
Takvimdeki yapraklar ve saatler karardı.
Kalbim bıraktı artık telaşla çırpınmayı
Kapattım gözlerimi, işte her yer karardı.
Mesut İlkay Yanık