Üye Olacağım  |  Şifremi Unuttum  |  Aktiv. Emailim Gelmedi Email : Şifre :
Türk Halk Şiiri Ve Şairleri... Türk Halk Şiiri Ve Şairleri...

*** Türk Halk Şiiri Ve Şairleri ***

Halksiir.com Anasayfa | Forum Anasayfa | Kategori Dökümü | Kurallar | Chat | Tavsiye Et | İletişim

*** Şiir Bölümü Ve Şair Sayfaları ***


Forumda Kelime Ara :
Forum Diz :
Forum Hızlı Menu :
Forum >> İslâmî Konular... >> İslâmî konularda, çeşitli yazılar...

Konu Okunuyor
Moderatör yok Bu kategorideki ziy.sayısı1 kişi aktif Bu konuya cevap vereceğim Bu kategoride yeni konu açacağım
15 Şubat 2020 Cumartesi Okunma :Bugün 1 Toplam 1141 Konuyu Takip Listeme ekle Bu konuya cevap vereceğim
admin (SA)
Konu-126 : %30
Mesaj-5 : %9
admin
İSTANBUL
Erkek Yaş:52
Yazar
Teşekkür Et İçeriğe puan ver Üyeye mesaj gönder Konuyu arkadaşına öner Üyenin tüm kayıtları

Konu Okunuyor İLK İNSAN İLK PEYGAMBER HZ. ADEM- 1 Toplam Puan:0
0 kişi oyladı Ort.()
#484Alt

1- Hz. Âdem İlk İnsan / İlk Peygamber
Kur’ân-ı Kerim’de “Âdem” kelimesi, tek başına on yedi, isim tamlaması olarak da sekiz kez olmak üzere yirmi beş ayette geçmektedir.[1] Hz. Âdem’in (a.s.) kıssası; Kur’ân-ı Kerim’de Bakara, A’râf, İsrâ, Kehf, Tâhâ, Hicr ve Sa’d sûrelerinde, kısmen farklı üslûp ve ifadelerle anlatılmaktadır. Ancak bu farklı üslûp ve ifadeler arasında öylesine bir uyum vardır ki, hepsi birbirini tamamlar, güzelleştirir; ayrıntıları netleştirir, tekrarlarla kıssayı insanın zihninde tam bir açıklığa kavuşturur. Âdem, insanlığın atası ve babası anlamında Ebû’l-Beşer olarak isimlendirilirken, insanlık da Benî Âdem (Âdem’in çocukları) olarak adlandırılır.
Hz. Âdem’in (A.S) Yaratılışı
“Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) Îsâ’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.”[2] Kur’ân-ı Kerim’e göre Hz. Âdem aleyhisselâmın yaratılışı diğer insanların yaratılışı gibi değildir. O, anne babası olmadan ve Allah’ın sonsuz kudretinin mûcizevî bir tecellisi olarak topraktan yaratılmıştır.
Hz. Âdem’in yaratılış merhaleleri Kur’ân-ı Kerim’de bildirilmiştir. Yüce Allah büyük evreni çeşitli merhalelerden geçirerek yarattığı gibi küçük evren olan insanı da değişik evrelerden geçirerek yaratmıştır. Şöyle ki, Hz. Âdem ilk aşamada topraktan[3]sonra toprak su karışımı süzme balçıktan[4],üçüncü aşamada cıvık ve yapışkan çamurdan[5], dördüncü aşamada çamurdan süzülen bir özden[6], beşinci aşamada ise “salsâl” olarak nitelenen kuru çamurdan ve şekillenmiş balçıktan[7] yaratılmıştır. Bu olayın uzun bir zamana yayıldığı Kur’ân-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir:
“İnsan henüz anılır bir şey değilken üzerinden uzunca bir zaman geçti.”[8]

Hz. Âdem’in yaratılış evrelerine bakarak canlıların kendi kendine ve değişik canlı türlerinden gelişerek var olduğunu savunan bir teoriyi; evrim teorisini çıkarmak mümkün değildir.

Öncelikle bütün bu merhaleler boyunca henüz canlı bir organizma oluşmamıştır ve her bir aşama insanın oluşumunu hedefleyen bilinçli bir tercihi yansıtmaktadır. Bütün bu merhalelerin sonunda “ol” diyerek “olduran” ilâhî bir güç vardır. Her şeyi var eden O’dur.

Çamurun kendi kendine bir insana dönüşmüş olduğunu düşünmek bile akla ihanettir.
Hz. Âdem topraktan yaratılmış müstakil bir canlı türünün ilk atasıdır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “Allah, Âdem’i onun kendi suretinde (yani başka bir varlıktan evrimleştirerek değil, kendi insânî yapısında) yarattı”[9] buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir. Hz. Âdem diğer varlıkların aksine, sorumlu ve mükellef tutulan ve bunun için gerekli manevi, ahlâki, zihni ve psikolojik kabiliyetlerle donatılmış olarak yaratılmıştır.

Hadis kaynaklarında da Hz. Âdem’in yaratılmasıyla ilgili çeşitli bilgiler vardır. Buna göre,“İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır. Âdem ise topraktandır“[10]

“Allah Teâlâ, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple âdemoğullarının, o toprakların özellikleri sebebiyle, bir kısmı kızıl, bir kısmı beyaz, bir kısmı siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki tonlarda; bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (çeşitli kabiliyet ve karakterlerde) dünyaya gelmiştir.” [11]

Hadislerde Hz. Âdem aleyhisselâmın Cuma günü yaratıldığı ve o günde Cennet’e konulduğu, yine bir Cuma günü Cennet’ten çıkarıldığı, tevbesinin o gün kabul edildiği ve aynı gün vefat ettiği haber verilmektedir.[12]

Böylece Cuma günü, insanoğlunun varoluş serüveninde ve ilâhî rahmete nâil oluşunda çok önemli bir dönüm noktası olarak tebarüz etmektedir.

Âdem Kelimesi: Âdem kelimesinin, yeryüzünden süzülmüş toprak ürünü[13] [أديمالأرض] anlamına gelen İbranice bir kelimeden türediğini savunanlar olduğu gibi aslen Arapça bir kelime olduğunu söyleyenler de vardır. Bazı âlimlere göre, değişik unsurların karışımından meydana geldiği için ilk insana Âdem ismi verilmiştir. Âdem kelimesinin özel bir isim olduğu görüşü de mevcuttur.

Âdem (a.s)’a, insanlığın atası olması sebebiyle “Ebû’l-Beşer”, yeryüzünde halife kılındığı için de“Halifetullah” ismi verilmiştir. Kur’ân’da seçkin kullar arasında zikredildiğinden dolayı “Safiyyullah” olarak da isimlendirilir:
“Şüphesiz Yüce Allah Âdem’i, Nûh’u ve İbrahim ailesini zamanlarındaki diğer insanlara tercih edip seçmiştir. Onlar bizim katımızda seçkin ve hayırlı kullardandı.”[14]
Hz. Âdem’e Halifelik Verilmesi
Âdem aleyhisselâm yaratılmadan önce Yüce Allah’ın iradesi melekler arasında yankılandı: “Ben yeryüzün de bir halife yaratacağım.”[15]
Âdem aleyhisselâm, kendisine özel olarak bahşedilen aklını, iradesini ve ilmini kullanarak yeryüzünde, yaratılmışların üzerinde birtakım tasarruflarda bulunabilecekti. Orayı imar edecek, kâinatın hikmetini araştıracak, toprağa bürünmüş olan enerji kaynaklarını ve madenleri çıkaracak, onları işleyip yeni madde ler icat edecekti. Hz. Âdem’in şahsında temsil edilen insan, yeryüzünde bütün bu işleri ve asıl olarak da Allah’ın iradesinin hâkim kılınması görevini Allah’ın izniyle ortaya koyarak O’nun hilafetini gerçekleştirecekti.
Hz. Âdem’in halife oluşu Allah’ın -hâşâ- ona muhtaç oluşundan kaynaklanan bir sorumluluk verme işi değil, bilakis yüce kudreti ve engin rahmetiyle ona bahşettiği bir şeref ve lütûftur. Bu şeref Hz. Âdem’in şahsında halifelik görevini kabul eden kadın-erkek bütün Âdem nesline şâmildir. Şerefi sonsuz, güç ve kudreti nihayetsiz olan Allah’ın, Hz. Âdem’i daha çamur bile değilken halifelikle onurlandırması, onun değerini öylesine arttırmıştır ki, melekler şaşkınlığa düşmüştür.
Fesat Çıkaracak Bir Varlık Mı?
Melekler, en şerefli varlık olarak yaratılan Âdem aleyhisselâm’ın yaratılış hikmetine tam olarak vakıf olamadı. Bu yüzden de Allah’ın “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” fermanını fıtratları gereği anlamayarak: “‘Ya Rabbi! Biz Seni hamd ile tesbih edip dururken, orada kan dökecek, fesat çıkaracak bir varlık mı yaratacaksın?’ dediler.”[16]
Hz. Âdem ile neslinin, yeryüzünde halife olarak yaratılması meleklerde merak uyandırmış ve onlar insanın olumsuz yönüne dikkat çekerek Rabbimize hayretlerini bildirmişlerdir. Onlarınki itiraz değil, öğrenme çabasıdır. Yüce Allah, bütün isimleri Âdem’e öğretmiş sonra da meleklere: “Eğer sözünüzde doğru iseniz bunların isimlerini bana bildirin” demiştir.[17]Bunun üzerine melekler, “Ey Rabbimiz! Biz Seni tenzih ederiz ki bizim bildiğimiz Senin bize öğrettiklerinden ibarettir. Biz ancak Senin öğrettiklerini bilebiliriz. Şüphesiz ki her şeyi en iyi bilen, her şeyi yerli yerince yapan Sensin’ dediler.”[18]
Melekler insan türü hakkında Yüce Allah’tan öğrendikleri bilgilerle hayrete düştüklerinden böyle konuşmuşlardır. Rabbimiz ise bu türün olumsuz potansiyeline karşılık bundan daha ağır basan olumlu yönlerini onlara göstermiştir. Bu imtihan sonucunda itiraz gibi görünen kelamlarının ardındaki teslimiyetleri apaçık meydana çıkmıştır.
Hz. Âdem İlk İnsan’dır
Yeryüzünde halife kılınan Hz. Âdem’den önce başka insanlar gelip geçmiş midir? Bu soruya bazıları şöyle cevap vermiştir: “Hz. Âdem halife kılındığına göre daha önce yaşamış birtakım insanlar olmalı ki onların arkasından o halife kılınsın. Çünkü “halife” tabiri, “halef olma, birisinin ardından gelme” gibi manalara da sahiptir. Ayrıca melekler henüz yaratılmayan insanı, kan dökücü ve fesat çıkarıcı özelliğiyle nasıl tanısınlar? Demek ki bunlar daha önce yaşadılar, kan döktüler, fesat çıkardılar ve bu yüzden helak edildiler. Onların yerine de Hz. Âdem ve zürriyeti gönderildi…
Biz, Hz. Âdem’den önce başka insanların yaşadığına dair Kur’ân’da ve sünnette bir bilgi bulamıyoruz. Ayrıca Hz. Âdem daha önceki varlıkların değil, Allah’ın halifesidir. Hem halifeliğe seçilip bunu başaramadığı için toptan helâk edilen bir canlı türünden sonra aynı canlı türünün halife kılınması sünnetullaha uygun görünmemektedir. İbn Haldûn bu konu ile ilgili bilgilerin çoğunun İsrailiyât ve eski İran efsaneleri olduğunu, Kur’ân-ı Kerim’de zikredilenlerin dışında güvenilir bir bilginin mevcut olmadığını belirtir.[19]

Hz. Âdem’e Secde Edilmesi
“Hani Rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.’ Meleklerin hepsi hemen secde ettiler.”[20]
“Secde” kelimesinin dildeki aslî anlamı “eğilmek” ve“baş eğmek”tir. Nitekim Araplar, fazla meyveden dolayı eğilen hurma ağacını, “nahlesâcide” diye nitelendirmişlerdir. Bu kelimenin sözlükteki bir diğer anlamı da “itaat etmek” ve “saygı göstermek”tir. Rahmân Sûresi 55/6. ve Nahl Sûresi 16/48-49. âyetlerde bu manada kullanılan kelime, ayrıca “selam vermek” ve “alnı yere koymak” gibi anlamlarda içermektedir. Bakara Sûresi 2/34. âyette geçen, “Âdem’e secde edin!” ifadesindeki secde hakkında, “Bütün Müslümanlar bu secdenin Hz. Âdem’e ibadet secdesi olmadığında hemfikirdirler. Çünkü “ibadet maksadıyla Allah’tan başkasına secde etmek küfürdür” diyen Fahreddîn er-Râzî (ö. 606/1210), buradaki secdenin Âdem’e saygı göstermek ve onu selamlamak anlamına geldiğini belirtir.[21]
Bu secde Hz. Âdem’in şahsında bütün insanlığı kapsayan bir saygı ve üstün görme secdesiydi. Allah Teâlâ bu emriyle meleklerin ve bütün varlıkların nezdinde Âdem aleyhisselâmın ve zürriyetinin şeref ve üstünlüğünü tescillemiş oluyordu. İlâhî kelâm yeryüzünün en şerefli varlığını şöyle takdim etmektedir:
“Şüphesiz ki biz, Âdemoğullarını mükerrem (şerefli ve saygın) kıldık. Karada ve denizde onları taşıttık. Helal ve temiz şeylerle rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”[22]
İnsan bu şeref ve üstünlüğe ancak Allah’ın emirlerine uyduğu, yasaklarından kaçındığı ve yeryüzünde Allah’ın kanunlarının hâkimiyeti için var gücüyle çalıştığı; yani gerçekten Allah’ın halifesi olduğu takdirde ulaşabilir. Böyle bir durumda olan insanın meleklerden bile üstün olması umulur.
Hz. Âdem’e secde esnasında meleklerle beraber bulunan İblîs’in gurur, kibir ve kıskançlığı yüzünden, Allah’ın emrine rağmen secde edenlerden olmadığını ve direndiğini görüyoruz. Melekler ise yeryüzünde Allah’ın halifesi olacak insan türüyle ilgili endişelerini belirtip yaratılmasındaki hikmeti anlamaya çalışmışlar, Rabbimizin onlara doğruyu göstermesinden sonra ise verilen emre itaat ederek secdeye kapanmışlardır.Ancak İblîs, Allah’ın emrine rağmen kibir ve gururuna yenik düşerek Hz.Âdem’in hilafetine karşı çıkmış ve Rabbine âsi olmuştur.
O Cinlerdendi!
İblîs, meleklerden farklı bir yaratılışa sahiptir. O,nurdan yaratılmış bir melek değil; ateşten yaratılmış bir cindir. Onun cinsiyeti ve zürriyeti vardır; meleklerin ise zürriyeti ve cinsiyetleri yoktur. Öyleyse, İblîs neden meleklere verilen secde emrine muhatap olmuştur?
İblîs, meleklerle beraber olacak bir ilme ve Allah’a yakınlık getirecek bir kulluk derecesine sahipti. İlahi emir yalnızca meleklere değil; onlarla beraber bulunan herkese verilmişti:
“Hani Biz meleklere, ‘Âdem’e secde edin,’ demiştik. İblîs’ten başka hepsi secde etti. O cinlerdendi; Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi siz, Beni bırakıp da onu ve soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zâlimler için bu ne kötü bir tercihtir.”[23] Bu âyet-i kerimede bahsedilen olaydan itibaren İblîs, kovulmuş ve taşlanmış anlamına gelen şeytan ismiyle anıldı.
Allah Teâlâ İblîs’e, meleklerle beraber niçin secde etmediğini sorunca o,yaratılmışların tarihindeki ilk ırkçı düşünceyi ortaya koyarak şöyle cevap verdi: “Ben ondan üstünüm. Çünkü beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın!”[24]Bunun üzerine“(Allah) şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık, artık kovuldun! Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!” İblîs: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi.[25] Rabbimiz, “Sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin“[26] buyurdu. Böylece o, insanların imtihanı için bir sebep kılınmış oldu.
İblîs istediği izni alınca, kendi özgür iradesiyle yaptığı isyanın suçunu kadere bağlayan ilk mahlûk olarak, “Rabbim, madem beni azdırıp saptırdın, ben de andolsun yeryüzünde (dünya hayatını ve günahları) onlara çok güzel gösterecek ve onların hepsini azdırıp saptıracağım. Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna, dedi”[27]ve insanoğluna olan kin ve düşmanlığını açığa vurdu.
İblîs’in gurura kapılarak Rabbine asi olması ve ilahi huzurdan kovulup lanetlenmesi onun için ne kadar acı bir durum ise; aynı şekilde meleklerin kendisine hürmet ettiği ve şerefi tescillenmiş insanın aşağıların aşağısına düşmüş şeytana uyması da o denli acı ve hazin bir durumdur.
Hz. Âdem’e secde emri şeytanın iç yüzünü ortaya koyan ve onu meleklerden ayıran bir imtihan olurken, onun insanları saptırmak hususundaki dileğinin kabul edilmesi ve kıyamete kadar kendisine süre verilmesi de Hz. Âdem ve soyu için bir imtihan vesilesi olmuştur.
Hz. Havvâ’nın Yaratılması: İnsanlığın annesi Hz. Havvâ’nın yaratılışı Kur’ân-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
“Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir.”[28]
“Ey İnsanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, ondan da eşi (Havvâ’yı) yaratarak yeryüzünde ikisinden birçok erkek ve kadın var eden Rabbinizden sakının!”[29]
Havvâ ismi hadisle sabittir.[30]Havvâ annemizin kaburga kemiğinden yaratıldığı anlayışı Peyg. den gelen bir hadise dayanır:
“Kadınlara iyilikle muamele edin. Zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri kısmı üst tarafıdır. Onu düzeltmeye çalışırsan kırılır, kendi haline terk edersen devamlı eğri kalır. O halde kadınlara iyi davranın.”[31]
Bazı âlimler, Sevgili Peygamberimizin (s.a.s) bu hadisiyle Hz.Havvâ’nın yaratılışına dair biyolojik bilgi vermekten ziyade, Hz Havvâ üzerinden kadınların genel psikolojilerini mecâzi bir benzetmeyle anlatarak onlarla iyi geçinme yolunu öğrettiğini düşünmüşlerdir. Yine de en doğrusunu Allah bilir.
Kur’ân ayetlerinde Hz. Âdem’in yaratılışıyla ilgili bulduğumuz teferruatı eşinin yaratılışıyla ilgili bulamayız. Hz. Havvâ’nın da Hz. Âdem gibi yaratılış evrelerinden geçmesi Allah’ın kudreti dâhilinde bir iştir. Bununla birlikte eğer Allah dilemişse, Hz. Havvâ’nın Hz. Âdem’in eğe kemiğinden yaratılması da mümkündür. Allah’ın her şeye kâdir olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu iki durumdan herhangi birinin kabulü sakınca doğurmaz. En doğrusunu Allah bilir.
Hz. Âdem Ve Hz. Havvâ’nın Cennete Konulmaları Ve Şeytanın Onları Kandırması
Allah Teâlâ, Hz. Âdem ile Hz. Havvâ’yı bir cuma günü Cennete yerleştirip onları bir ağaç ile imtihan etmek istedi. Onlara: “Ey Âdem sen ve eşin birlikte Cennete yerleşin, Cennetin meyvelerinden istediğiniz yerden bol bol yiyin! Fakat şu ağaca yaklaşmayın! Yoksa her ikiniz de zalimlerden olursunuz! ”[32] diye ferman buyurdu.
Hz. Âdem ile Hz. Havvâ Cennette mesut bir hayat sürmeye başladılar. Sonsuz nimetlerle dolu olan Cennette yalnızca bir ağaca yaklaşmaları yasaklanmıştı.Allah Cennete yerleştirdiği Âdem ile eşine şeytana karşı uyanık olmalarını emretmiş ve şeytanın kendilerini rahatlık, huzur ve mutluluk yurdundan çıkarabilecek büyük bir düşman olduğunu bildirerek onları uyarmıştı:
“Ey Âdem! Bu (şeytan), sana ve eşine düşmandır. Sakın ola sizi Cennetten çıkarmasın! Sonra yorulur, sıkıntı çekersiniz. Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır ne de çıplak kalmak. Yine burada sen susuzluk çekmeyecek, sıcaktan bunalmayacaksın.”[33]
Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın Cennette Âdem ile Havvâ’ya yasakladığı ağacın hangisi olduğuna dair bilgi verilmemiştir. Burada önemli olan Allah’ın emrinin yerine getirilmesidir. Neden ve niçin demeden Allah’ın emrine itaat etmek kulluktur. Bu kulluk burada şeklî ibadetler olmadan devam etmiştir. Tâ ki İblîs vesvese verinceye kadar…
Cennetten Çıkış
Şeytan, Hz. Âdem’i Cennetten çıkarmak için yalan söylemiş ve onları şöyle kandırmıştır: “Ey Âdem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak bir hükümdarlığı göstereyim mi?”[34] “Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olmayasınız ya da Cennette ebedi kalmayasınız diye size şu ağacı yasakladı.”[35]
“(İblîs) yine onlara: “Şüphesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye yemin etti.”[36] Şeytan onların zayıf noktaları olan melek olma, sonsuza kadar mutlu ve hükümrân olarak Cennette kalma arzularının yasak meyveden yerlerse gerçekleşeceği hususunda onları ikna etmek için yeminler etmişti.
Âdem aleyhisselâm şeytanın kendilerine düşman olduğunu unuttu. Bir kimsenin Allah adına yemin ederek yalan söyleyebileceği aklının köşesinden bile geçmiyordu.
“Böylece onları aldattı. Ağacın meyvesini tattıkları anda ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve hemen üzerlerini Cennetteki ağaç yapraklarıyla örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri onlara şöyle nidâ etti: “Ben ikinize, bu ağacın meyvesinden yemenizi yasak etmedim mi? Ve size şeytan, apaçık bir düşmandır demedim mi?” Böylece şeytan onların ayağını kaydırdı, onları içinde bulundukları (Cennetten) çıkardı. Biz de: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve geçim vardır” dedik.”[37]
Hz. Âdem’in şahsında insanoğlunun Cennetten çıkarılışı büsbütün bir kaybedişin ifadesi değildir. Bu olayda insanların, ataları Hz. Âdem’i suçlamaları da uygun olmaz. Çünkü insanoğlunun ilâhi kaderinde Cennet’ten sonra dünya gurbetini yaşamak vardır. Zaten insanoğlu Allah’ın yeryüzündeki halifesi olarak yaratılmıştır. Onun imtihanı buradadır.
İnsanoğlunun Cennetin kıymetini anlaması ve onu hak etmesi için dünyaya gelmesi gerekiyordu. Yokuşu çıkmadan inişin, yorgunluğu yaşamadan rahatlığın ve üzüntüyü çekmeden sevincin kıymeti tam olarak anlaşılamazdı. Korku ve hüznün olmadığı Cennet’in değerini anlamak ve onu hak etmek için bu dünyada korku ve hüznü yaşamak, dahası bunları Allah yolunda seve seve yudumlamak gerekiyordu. Dolayısıyla Hz. Âdem atamızın yerinde hangi insan olsaydı onun düştüğü hataya düşecekti.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s),Hz. Âdem ile Hz. Mûsâ arasında geçen bir konuşmayı bizlere şöyle aktarır: “Hz. Âdem ve Hz. Mûsâ münakaşa ettiler. Mûsâ, Âdem’e:

-“İşlediğin günahla insanları Cennetten çıkaran ve onları şekâvete (bedbahtlığa) atan sen değil misin!” dedi. Âdem de Mûsâ’ya:
-“Sen, Allah’ın risalet vermek suretiyle seçtiği ve husûsi kelamına mazhar kıldığı kimse ol ve sonra, yaratılmamdan [kırk yıl] önce Allah’ın bana yazdığı bir işten dolayı beni ayıplamaya kalk (bu olacak şey değil)!” diye cevap verdi.” Rasûlullah aleyhisselâm devamla dedi ki:
“Hz. Âdem Hz. Mûsâ’yı getirdiği delille mağlup etti. [38]
Keyfiyetini ve zamanını bilemediğimiz bu konuşma,Hz. Âdem’in başına geleceklerin önceden takdir edildiğini anlatmaktadır. Bu hadis-i şeriften de anlıyoruz ki, Hz. Âdem’in Cennetten çıkışı ve yeryüzüne gönderilişi ezelde ilâhî takdirle belirlenmiştir.
Böylece Hz. Âdem ile Hz. Havvâ Cennetten çıkarılmış ve yeryüzüne gönderilmiştir. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir vakte kadar barınma ve nasibiniz var.”[39]
Bu âyet-i celîledeki“birbirinize düşmanlar olarak inin” ifadesiyle Âdemoğulları arasındaki potansiyel düşmanlık kastedilmiş olabileceği gibi Âdem ile şeytan arasındaki apaçık ve sürekli mücadele de kastedilmiş olabilir. En doğrusunu Allah bilir.
Bundan sonra Rabbimiz, peygamberler göndermek suretiyle insanlığa merhamet buyurmuş ve âhir zaman peygamberi olarak da Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile Kur’ân-ı Kerim’i indirmiştir. Bu yüce kitap bizlere gurbetten ana vatana dönme yolunu şöylece göstermektedir:
“Hepiniz inin oradan. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için (Cennette) herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.”[40]

Facebook'ta paylaş




Sitemizde Bulunan Alıntı, Makale, Şiir vb. Bütün içerikler Tamamen bilgilendirme Amaçlıdır. Sitemiz Bu içeriklerden Hiç Bir Şekilde Kar Amacı Gütmemektedir. Bu yazının Yayın İlkelerini İhlal ettiğini düşünüyorsanız,İletişim den Bize bildiriniz... En Kısa Sürede Size cevap verilecektir.


İçeriğe puan verPuan ver...

Cevap yazılmadı
Cevap yazabilirsiniz Bu konuya cevap yazabilirsiniz
*
 

Bazı istatistiksel değerler 30 dakikada bir güncellenmektedir.Güncellenmeye 28 dakika kaldı.
 Derece  Konu  Mesaj  Aldığı Teşekkür
Mehmetaluc
Admin (SA)
Halkin_sairi (SA)
Canbaba
Yaren
Mehmetaluc  %50
Admin (SA)  %30
Canbaba  %3
Yaren  %2
Mavi  %2
Mehmetaluc  %20
Halkin_sairi (SA)  %14
Admin (SA)  %9
Cakir  %9
Eyalbuz  %9
İslamehli 2
Eyalbuz 2
Halkin_sairi (SA) 2
Osman7159 1
Seraphoca 1
 Bu Gün Online Olanlar  En Yeni Üyeler  Doğum Günü Olanlar
Birfani , Arslan53 , Nbterzi , Vaysal , Cooker19 , Seopak , Behlul , Durmus , Haydar , Mavi , Halife , Kemaldoganay , Beyza , Sairmahmutbaki , Halisi ,
Bugün doğan üyemiz yok
Semboller Aktif Konular & Son Konular Rastgele On Şiir Diğer İstatistikler
Yeni Konu açamazsınızYeni konu Açamazsınız
Konu Açabilirsiniz Yeni konu açabilirsiniz.
Cevap yazabilirsiniz Konuya cevap yazabilirsiniz.
Konuya mesaj yazılamaz Konu kapalı konuya cevap yazamazsınız.
(M) Moderatör
(A) Admin
(SA) Son Admin
Yalanlara Kanma Reklama Aldanma...
Yalanlara Kanma Reklama Aldanma...
Algılara Yenilmeyin....
Zavallı Müslüman...
Filistin Cephesi...
Dubai Masası & Operasyon Merkezi
Sakın Tökezlemeyin...
Atışmaya Davet
Siyonizm'in Ortadoğu'daki Hedefi
Siyonizmin Oyunları...
ÜÇ MADDELİ HADİSİ ŞERİFLER...
Berat Gecesinde Affedilmeyecek İnsanlar
Sakın Öldük Zannetmen...
SENDE Mİ ONDA MI VİRÜS BENDE Mİ
Osmanlı'nın Yıkılmasına Kapı Aralayan Filistin Ve Suriye Cephesinde Ne oldu?
...

...

...

...

...

...

...

...

...

...
Ana kategori :9
Alt Kategori :27
Toplam Konu :418
Toplam Cevap :55
Online Üye :0
Misafir :21
Toplam Online :21
En Çok Okunan Konular Cevap Alan Konular En Çok Puan Alan Konular Bu Gün Çok Okunan Konular
Hacı Taşan - Hayatı ve Bir Türkü ( Bu gün ayın ışığı...) Dinle...
Ekrem Çelebi - Hayatı ve Bir Türkü ( Olmazmıydı... ) Dinle...
Refik Başaran... (Hayatı ve Dam Başında Sarı Çiçek Dinle)
Develi Musıki Hayatına Genel Bir Bakış ve Develi Türküleri
Şiirde Kafiye Ve Redif Bilgileri...
Yıldıray Çınar - Hayatı ve Bir Türkü ( Bölemedim felek ile kozumu) Dinle...
Ümit Tokcan - Hayatı ve Bir Türkü ( Üryan geldim yine üryan giderim) Dinle...
Fon Müzikleri
3.Hece Şiir Değerlendirme Yorumları...
İmlâ Kuralları
Halk Şiirinde Hece Ve Aruz Türleri...
İmlâ Kuralları
Gözlerin... (sesli, görüntülü şiir)
Topla göçümüzü gidelim gönül...(sesli, görüntülü şiir)
Biriyiz...
Aşık Reyhani Hayatı ve Örnek Şiirleri...
Aşık Veysel Şatıroğlu Şiirlerinden Örnekler...
Şiirde Kafiye Ve Redif Bilgileri...
Ümit Tokcan - Hayatı ve Bir Türkü ( Üryan geldim yine üryan giderim) Dinle...
SERAP HOCA- UNUTMA BENİ
Rıfat ARAZ Şair-yazar (Biyografisi ve şiirlerinden örnekler...)
Dedim - Dedi Şiiri ( Seslendirme: Mustafa Zorla )
Ölme Dost!
Mustafa USTA'nın Seslendirilmiş şiirleri...
Yazık Olsun (Ayşe Yıldız )
Bu Akşam... (Video Klip Seslendiren: A..Zade)
Biriyiz...
Topla göçümüzü gidelim gönül...(sesli, görüntülü şiir)
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır.(Aşık Veysel) Şiir ve Sesli Türküsü
Ümit Tokcan - Hayatı ve Bir Türkü ( Üryan geldim yine üryan giderim) Dinle...
Siyonist oyunları ve terörist İsrail devleti
Taş masa ( 2 ) ( Sesli Şiir, Makberi Ahmet Akkoyun )
GÖZLERİN
Sanat müzüği...
Sabır Dergâhına Uğramadan
Sokaklarımız Sürgünlük Vefasızlık Kokuyor
Ecdadımız
İran' da yakılmak istenen ateşin nihai hedefi Türkiye’ dir.
ABD ve AB kahpeliği
Topla göçümüzü gidelim gönül...(sesli, görüntülü şiir)

https://www.halksiir.com/forum | halksiir@halksiir.com
Halksiir.com © 2007 - 2024 Tüm Hakları Saklıdır.
Bu Şairi Okudunuz mu:
NERMİN TERZİ


Forum Bölümü İstatistik :
Aktif Ziyaretçi:3 Online Üye:0 Üye Sayımız:225 Onay Bekleyen:0 Bugün Tekil:205 Bugün Çoğul:632 Toplam Tekil:496416 Toplam Çoğul:2209298 İp No: 54.90.236.179

Efkan Forum V.5.0 © 2005-2007 Tasarım Kodlama Efkan Ay