admin
(SA)
|
|
Konu-126 |
: %30 |
Mesaj-5 |
: %9 |
|
İSTANBUL |
Erkek Yaş:52 |
Yazar |
|
|
1800 - 1866
hayatı:
XIX. yüzyil gizemci halk siirinin büyük ustasi, kuskusuz, Seyrani'dir Dehasi, yergiciligi, taslamaciligi, bir bakima, gizemciligini bastiran, haksizliga, rüsvete, kiyiciliga, toplumsal dengesizliklere, kaba sofuluga, ahlaksizliga karsi gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekinmeden savasim veren, bu arada inancinin gereklerini de bir yana itmeden, siirsel yapidan, söyleyisten uzaklasmadan, etkin, kalici siirlerini saziyla halk içinde söyleyen güçlü bir ozan Seyrani. Siirlerinin çogunun bugün de güncelligini yitirmemis olmasi, halk arasinda büyük sayginlik kazanmasi, Seyrani'nin gücünü belirlemesi bakimindan ilginçtir
Seyrani, Kayseri'nin simdiki adi Develi olan Everek ilçesinde dogmus, yine dogdugu yerde ölmüstür. Yoksul bir mahalle imami olan Cafer Hocanin ogludur. Asil adi Mehmet'tir. Bir saptamaya göre, 1807 yilinda dogmus, 1866 yilinda ölmüstür. Ancak, bu tarihlerin dogrulugu üzerinde kuskular da vardir. Seyrani’nin bir mezar tasi bile yoktur; bir rivayete göre simdiki Develi Lisesinin Güney Dogu tarafinda lisenin kösesinde oldugu Rahmetli Asik Ali Çatak Bey tarafindan yapilan arastirilmalar sayesinde orda oldugu rivayet edilmektedir. Seyrani ;
“Can ipi ten yününden
Saran kirman ular bir gün
Hep kesilir sular bir gün
Ecel kollarini boynuma
Habersizce dolar bir gün dür bugün” der ve vefat eder.
Seyrani çocuklugunda bir süre Halasiye mektebine devam eder iki yillik bir mahalle egitimi alir. Bir rivayete göre sekiz yil askerlik yaptigi söylenir.Askerlik dönüsü evlenir ve Seyfullah, Nasrullah, Emine, Zeliha, Havva ve Fatma adinda alti coçugu olur.
Seyrani ismini almasinin bir sebebi hikmeti vardir. Bir yaz sabahi mescit imami olan babasinin kapisi vurulur; Cemaat disarida kaldi, sabah namazi vakti geçiyor denilir. Babasi da Seyrani’yi mescidin kandillerini yakmakla görevlendirmistir. Seyrani kandilleri yakmak için mescide gider, kapiyi açar ve kandilleri yanmis bulur içeri girdiginde kandillerin titrek isiklari altinda muntazam saflar tutmus yesil kavuklu, ak sakalli, iri gövdeli, mebih kiyafetli cismi nurlu bir cemaat görür.Gördügü bu manzara karsisinda titrer, korkar düser ve bayilir. Günlerce ortadan kaybolur, yavrusunun esrarengiz bir sekilde kaybolusundan dolayi validesi aglar ve çirpinir. Tüm aramalar sonunda bir hafta sonra Köspinardaki gazel baglarinda babasi oglunu baygin bir halde bulur. Ne olduysa ondan sonra olur ve Mehmetlikten Seyrani mahlasli sairlige geçen insandir artik o. Ne oldugu soruldugunda; yanindaki yesil cübbelilerle Bagdat’a gidip Imam-i Azami ziyaret ettiklerini ve geri kendisini baga birakip üzüm yiyerek ayrildiklarini söyler. Seyrani’nin kalp gözü açilmistir artik Hak için yasar Hak için söyler, Hak için çalar sazini rakiplerini birer birer pes ettirir sözleriyle. Bir ara gururlanir kendisiyle; baglarina dogru giderken çakil arasinda bir tilki rast gelir Seyrani Babaya ve “DUR” der tilki; suallerime cevap ver der: ona ahiretle ilgili sualler sorar ve hiç birine cevap veremez ve gururlandigindan dolayi bu dersin kendisine reva görüldügünü anlar ve su sözleri söyler;
“Agir meclislerde sikilmaz iken
Mengeneye versen bükülmez iken
Seyrani aslana yenilmez iken
Dedirdin tilkiye pes kara bahtim” ,der; ve düser gurbet ellerin yollarina.Yolculuk Istanbul’adir ve dönem Abdülmecit Han dönemidir ve yedi yil ilim ve irfan tahsil eder.
Istanbul'da ''bilimsel ve kültürel ögrenim'' gördügü siirlerinden anlasilmaktadir. Bir yandan da Alevi-Bektasi tekkelerine girmistir. Tasavvuf konularini ögrenmis yergici, taslamaci yanini acimasizca kullanmaktan çekinmemistir. Gelenekçi halk siirini ögrenmistir.
Seyrani XIX yy halk siiriyle tekke siiri arasinda baglanti kuran, her iki siir türünü birbiriyle kaynastiran bir halk sairidir. Siirlerinde ask ve tasavvuf konularini isler. Bazi siirlerinde Alevi- Bektasi edebiyatinda sik sik kullanilan tasavvuf kavramlari, özellikle Ehli Beyt sevgisi genis bir yer tutar. Dili akici, söyleyisi kolay ve yumusaktir. Halk deyimleri, atasözleri gibi ortak dil varliklarini çok kullanir. Siir konularini ( ask, günlük olaylar ) genellikle kendisi hayatindan seçer. Bazi siirlerinde çaginin sosyal durumunu, ahlak çöküntülerini toplum sarsintilarini yerici bir dille ele alir.
Anlasilan odur ki Seyrani, dogasal olarak her türlü. yanlisliklara karsi çikmadan, olaylari, kisileri yermeden edememektedir. Bu yüzden olacak ki Istanbul’da seçkinleri yerdigi için hakkinda kovusturma açilmis, ve bir dostunun yardimiyla Develi’ye kaçirilmistir.
Bir rivayete göre Seyrani’ nin Istanbul’dan kaçisi söyle anlatilmaktadir; Dolmabahçe Sarayi yeni yapilmaktadir bosa giden masraflara bakarak saray düzenini ve bozuk düzene sürekli elestirilerde bulunur. Bu yüzden sürekli saray tarafindan tenkitler alir. Yapilan bir yarismada birinci olur ve ödül için saraya padisah huzuruna çagirilir ve kendisine bir kürk hediye edilir. Saray çikisinda yolda gördügü soguktan titreyen bir garibe kürkü hediye eder. Bunu görenler padisaha hakaret diye sikayet ederler ve sürgün edilmesi istenir bunun üzerine huzura çagrilir ve sorulur: ve Seyrani “Beni Hakkin Mekanindan Özge Bir Mekan Bulmak Mümkün Ise Bul Gönder” der bu söz padisahin çok hosuna gider ve affeder. Ama düzen hep tersine gitmeye devam eder ve Seyrani,de elestirilerine sözle karsilik vererek devam eder. Artik Seyrani icin ölüm fermani çikti çikacaktir. Develili bir hemserisi tarafindan gizlice bir gece Develi’ye kaçirilir. Bir süre burada kalir ve daha sonra Halep’e gider ve bir müddette orada kalir. Halepten tekrar Develi’ye döner o artik erenlerin sarabindan içmis, Hak için söyleyen bir asiktir ama malesef Develi onun kiymetini kadrini bilmez; ancak öldükten sonra anlasilir kiymeti ve kadri.
Özellikle Orta Anadolu'da gezdigi anlasilan Seyrani'nin ''Asik Toplantilari''na katildigi, düzenlenen türlü sazli sözlü yarismalarda hep önde gittigi anlasiliyor.
Yasaminin sonuna dogru bir sinir hastaligina da tutulan Seyrani'ye son döneminde "Deli'' dendigi saptaniyor. Seyrani'nin yasami acilarla, yoksulluklarla geçmistir, bütün zorluklara ragmen Seyrani yasama sevincini hiçbir zaman yitirmemistir. Yoksullugunu, çektigi acilari, dik kafali bir ozan olusuna baglamak da, pek yanlis olmaz. Seyrani'nin yasadigi dönemde ülkede de birtakim degisiklikler, yenilikler baslamistir. Çagdas okullar açilmaya, yeni mahkemeler kurulmaya baslamis, Ülkeye telgraf gelmis çesitli yenilesme çabalari gözlenir olmustur. Bütün bunlari Seyrani'nin yakindan izledigini, halkin üzerindeki etkileri gözledigini, siirlerinden çikarma olanaklari vardir. Bu bakimdan Seyrani, kendisinden önceki Ozanlar gibi alisilmis konu sinirlarini asan, çagdas olaylarin, olusumlarin içine girmeye çalisan, bunlari elestirel gözle degerlendirmeye yönelen bir ozan olarak özellikle dikkati çekmektedir. Seyrani'nin bu yergici, taslamaci tavrinin yani sira içtenlikli, duyarlilikli bir yani oldugu da görülüyor. Herhalde Seyrani, çaginin da tüm halk siirimizin de üzerinde önemle durulmasi gereken en güçlü, en ilginç ozanlarindan biridir. Güncelligini yitirmeme basarisini göstererek, diliyle, deyisiyle, konusuyla, ustaligiyla güçlü, saygin bir ozan Seyrani.
Seyrani’nin bazi eserleri Muzaffer Sarisözen ve Dr. Recai Özdil tarafindan 17 deyisi derlenmis ve bestelenmistir. Bunlarin en ünlüsü Safiye Ayla, Emel Sayin,Yüksel Uzel gibi ünlüler tarafindan icra edilen,
Hüsne magrur olma ey yüzlü mahim,
Niceler yokustan inisten geçti,
Sana kar etmedi feryad-i ahim,
Benim ahim Küh-i kesisten geçti gibi.
Kendinden önce gelen halk sairleri arasinda özellikle Karacaoglan’in etkisi altinda kalmis; kendinden sonra gelenleri de genis ölçüde etkilemiştir.
Eserlerinden bazıları:
Ağlar Gezerim
Askın Derdine Düşeli
Mecnunum Dağlar Gezerim
Katram Kaynayıp Coşalı
Sel Oldum, Çağlar Gezerim
Pîr Eşiğin Bildim
Kabe Hatası Var İse Tövbe
Derd İle Erdim Eyyüb'e
Yarimi Bağlar Gezerim
Kimi Beydir, Kimi Geda
Cümlesine Yaren Hüda
Yusuf'umdan Düştüm Cüda
Yakub'um Ağlar Gezerim
SEYRANİ, Aşkın Tur'unda
Tecelli Gördüm Nurunda
Gerçeklerin Huzurunda
Çürüğüm, Sağlar Gezerim
Aşıkın Gönlü
Eski libas gibi aşıkın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imis
Güzel sever isen gerdanı benli
Her güzelin kahrı çekilmez imis
Bülbül daldan dala yapıyor sekiş
O sebepten gülle ediyor çekiş
Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyamete kadar sökülmez imis
Sevdiğim değildin böylece ezel
Askinim bağına düşürdün gazel
İbrişimden nazik saydığım güzel
Meğer pulat gibi bükülmez imiş
SEYRANI'nin gözü gamla yaş imis
Benim derdim her dertlere baş imiş
Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş
Muhabbet Yelleri
Hak yoluna gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er, pîr vasfin edenlerin
Kurban olsam dillerine
Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Mûnkir ile cenk edenin
Silali olsam ellerine
Bir üstada olsam çirak
Bir olurdu yakin irak
Kemigimi yapsam tarak
Yar saçinin tellerine
Vücudumu kavursalar
Yönüm yare çevirseler
Harman edip savursalar
Muhabbetin yellerini
Vakit kalmadı dermagin
Kaldır SEYRANI parmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine
Katre:Damla, su damlasi
Aşkın Çilesi
Ben bu askin çilesini
Yanar çektim, tüter çektim
Yedim gonca sillesini
Bülbül gibi öter çektim
Dizgin etsem gönül atin
Geçer gögün yedi katin
Yalan dünya maslahatin
Kah bitmez, kah biter çektim
SEYRANI, bilmeme mert midir
Yoksa cana cömert midir
Eyyub'un derdi dert midir
Ben ondan besbeter çektim
Facebook'ta paylaş
Sitemizde Bulunan Alıntı, Makale, Şiir vb. Bütün içerikler Tamamen bilgilendirme Amaçlıdır. Sitemiz Bu içeriklerden Hiç Bir Şekilde Kar Amacı Gütmemektedir.
Bu yazının Yayın İlkelerini İhlal ettiğini düşünüyorsanız,İletişim den Bize bildiriniz...
En Kısa Sürede Size cevap verilecektir.
21 Ocak 2010 Perşembe 23:14:19 tarihinde admin tarafından düzenlendi
Puan ver...
|